20 Haziran 2013 Perşembe

Tayyib Öldürmeden, Aleviler Yaşamak İçin Ölümüne Direnmeli

Başbakan Erdoğan, Suriye yönetiminin Alevi olması hasebiyle Esad’ın Sünnilere eziyet ettiği yalanı ve yaygarasıyla Ortadoğu’da Sünni bir hat oluşturma projesi kapsamında ABD, Suudi Arabistan, Katar ile birlikte dünyayı kandırmaya çalıştı. Bu bahanelerinin ardına saklanıp, katil Arap terör örgütü ÖSO’cuları ve diğer ülkelerin paralı askerlerini sınırda yaptırdığı çadır kentlere yerleştirdi. Bu gruplara her türlü silah ve para yardımı yaparak Suriye’ye saldırtması ve bu çetelerin Antakya halkını taciz etmeleri, Türkiye’de de uygulamak istediği “Alevi-Sünni çatışması” planının bir parçasıdır.
Son yıllardaki en acımasız mezhep çatışması denemesini Reyhanlı’da uygulamak istedi ama sağduyulu Antakya halkının bu oyuna gelmemesi neticesinde başarılı olamadı. Daha sonra İstanbul’a yapılacak olan 3. köprüye “Yavuz Sultan Selim” katilinin adını vermesi ayrıca İstanbul Taksim Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nı yapma konusunda ısrarlı davranmasının altında yatan sebepler malumdur. Şeriat özlemi ile yanıp tutuşan AKP iktidarının kirli planlarını anlamak hiç de zor değil. Bize düşen ise toplumsal akıl ve sağduyuyu oluşturarak daha önce yaşanmış olan Alevi katliamlarına bir yenisinin yaşanmasına fırsat vermemektir. Alevileri baskı altında tutmak için her yolu deneyen, bugün ise, kasıtlı olarak Reyhanlı’da ölenlerin Sünni olduklarını söyleyen, adeta ölen masum insanları Alevilerin öldürdüğü iması ile ırkçı ve dinci kesime sinyal veren yine aynı zihniyettir. 

Sadece kendi seçmenlerinin Başbakanı, son mitinglerinde yine aba altından sopa gösteriyor “ben biliyorum bu olayları kimlerin başlattığını, bunların hesabını soracağım” diyerek başta Aleviler olmak üzere tüm muhalifleri tehdit etmeye devam ediyor ve bu söylemiyle kendi kesimine sinyal vermeye devam ediyor.

Son 20 gündür yurt genelinde hak ve özgürlükler için din, dil, ırk ayrımı yapmadan onurlu bir direniş sergileyen milyonlarca insanın hepsi bizim insanımız. Özgürlüğünü, inancını, kimliğini, yaşam hakkını tehdit altında gören her insan bu onurlu direnişte yerini alıyor. Korku duvarlarını yıkıp AKP’nin hırsızlığına, ayrıştırmalarına ve her tür haksızlığına karşı kendi geleceğini yaratmak ve yarın eyvah dememek için “bu daha başlangıç” diyerek, direnişi dalga dalga büyüterek yola devam ediyor.

Aleviler Ne Yapmalı?

Tüm Alevi örgütleri daha evvelki ayrışmaları, hesapları bir tarafa bırakıp, bu faşist düzene ve Aleviliği yok etmeye çalışan iktidara karşı tek çatı altında birleşip devasa bir görüntü vererek haklarını almak için tek yumruk haline gelmelidir. Bu gücü, gerçek demokrasiyi talep eden diğer tüm muhalif güçlerle birleştirmeli ve bu yolda birlikte yürümelidir.

Siz de hala dışarı çıkmadıysanız, sesinizi direnişin sesi ile buluşturmak için hemen bugünden itibaren dışarı çıkmalısınız. Belki de bu son şansınızdır eğer şimdi direnmezseniz, vazgeçerseniz bir daha söz söyleme hakkınız olmayabilir. Geleceğiniz kendi ellerinizde… 

Sensiz bir eksiğiz.


Alevi Nefesi

1 yorum:

  1. “Erdoğan rejimin demokratikleşmesi talebine karşı, içeride ve dışarıda İslami terör güçlerinin müdahalesini destekleyerek mücadele ediyor”

    Uruguay’da yayın yapan CX 36 Radio Centenario isimli radyo istasyonundan Efraín Chury Iribarne’nin James Petras ile 17 Haziran tarihinde yaptığı haftalık söyleşide Türkiye’deki durum üzerine yaptığı değerlendirme

    Açıkçası (Recep Tayyip) Erdoğan, demokratik güçlere karşı saldırganlığını desteklemek için devlet gücünü harekete geçirme kabiliyetini göstermekte ve İslami köktendinciliğin savunucusu, baskıcı, otoriter bir başkan olarak gerçek yüzünü sergilemektedir.
    Erdoğan’ın şimdi iki cephede birden mücadele ediyor olması ilginç. Bir yandan, içeride rejimin demokratikleşmesi talebine karşı savaşırken öte yandan Suriye’de İslami terörist güçlerin müdahalesini desteklemekte. Her iki cephede bu savaşı sürdürmesi çok zor; çünkü Suriye’deki savaşı kaybetmekte ve öte yandan benimsediği sert önlemler nedeniyle içerdeki imajı da önemli ölçüde kötüleşmiş durumda. Her iki cephedeki bu kötüye gidiş karşısında denetleme aracı olarak polis ve orduyu devreye sokmakta.
    Bu anlamda, ılımlı İslamcı hükümetten bahseden medyanın sunduğu tablo tamamen sahtedir. Onlara göre ortada bir şey yoktur; baskı sonucunda birkaç ölüm, yüzlerce hapis ve altı bin yaralı. Türkiye uzun zamandan beri NATO’nun güney kolu ola gelmiştir; Suriye hükümetine ve halkına saldıran paralı askerlere kaynak sağlayarak ve Suriye işgalini destekleyerek NATO’ya sadakat göstermiştir.

    [İspanyolcasından Atiye Parılyıldız tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.