Semah; Alevi ve Bektaşi topluluklarının temel ibadeti olan Cem
ayininde müzik eşliğinde uygulanan tören nitelikli dini ayindir. Cem’in belli
bir aşamasında dedenin işareti ile bağlama eşliğinde kadın ve erkek canların
çalınan nefesler eşliğinde birlikte yaptıkları dinsel törendir.
Semah ile Sema karıştırılmamalıdır. Sema, Mevlevilerin yaptığı
dini ayindir ama her ikisi de özellikleri bakımından (Allah'a yaklaşmak) aynıdır.
Alevi semahlarındaki en önemli çalgı bağlama olmakla birlikte Çepni Alevileri
ve diğer Balkan Alevileri çeşitli çalgı aletleri kullanmaktadır.
"Semah" Alevi ve Bektaşi Cem'lerinde yaygın olarak ve müzik
eşliğinde dönülür fakat semah asla bir dans değildir. Semah Tanrı'ya
yaklaşmaktır, semah insanın maneviyatıyla yüzleşmesi ve maddi dünyadan
uzaklaşmasıdır. Semah yalnız Cem’lerde dönülür. Bunun dışında düğünlerde ve
benzer eğlencelerde asla dönülemez. Semahın dönüldüğü ortam mutlaka özel ve
dinsel anlamı olan bir ortam olmalıdır. Bunun içindir ki Aleviler’in
ibadethanesi Cemevi’dir.
Bizim Semahımız ilahi bir aşktır...” Semah; Aleviler’in ibadeti
olan Cem’in ayrılmaz bir parçasıdır. Semah dönmek, Aleviler’in ibadeti olan Cem
ayini içinde yapılan 12 hizmetten birisidir. Semah dönen canlar; duygunun,
sevginin, aşkın dorukta olduğu adeta ayrı bir dünyaya yolculuk edildiği bir
trans halini yansıtır.
Aleviler, Cem gibi semahın kaynağının da Kırklar Meclisi’nden
geldiğine inanırlar. İnanışa göre; Hz. Muhammed, Miraç dönüşü Kırklar
Meclisi’ne uğrar. Selmani Farisi bir üzüm tanesi ile içeri girer ve Hz.
Muhammed’e; Ey yoksulların hizmetçisi. Bu üzüm tanesini bize paylaştır, der. Cebrail
bir tabak getirir, Hz. Muhammed onun içinde üzüm tanesini ezip şerbet yapar. Bu
şerbet, Kırklar’dan birinin dudağına değince tümü kendinden geçer; kalkıp; “Ya
Allah” diyerek semah döner. Semah, o gün bugündür erenler meclisinde dönülür.
Anadolu’da semahın pirliğini yapan Hünkâr Hacı Bektaş Veli el
Horasani; “Semah, Ariflerin aleti, Muhiplerin ibadeti, Taliplerin maksududur.
Hakka ki, bizim Semahımız oyun değildir, ilahi bir sırdır, mecazi değildir.”
der.
Anadolu, hangi ulustan, hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun
bütün insanlara, bütün dervişlere, bütün ermişlere, bütün uluslara kapılarını
ardına kadar açmış derin sevgi ve saygı göstermiş insanların yurdudur. Anadolu
insanı ile Anadolu tarihi bir bütündür. Anadolu insanı, başkalarından aldığına
kendi özelliklerini de katmış, yoğurmuş yeni bir sentez oluşturmuştur. Çok
tanrılı, tek tanrılı bütün dinler Anadolu’da buluşmuş, karışmış kaynaşmış yeni
bir inanç, yeni bir düşünce tarih sahnesine çıkmıştır. Alevi Semahı bu tarihsel
birlikteliği en yalın bir tarzda bize ifade etmektedir.
Avrupalı sanat bilimci bu oluşumu şöyle değerlendiriyor: “Bir
Avrupalı olarak Bektaşi semahlarına baktığım zaman neler gördüğümü ve neler
hissettiğimi size gönlümce tek tek anlatmak istedim. Dünyanın hiçbir yerindeki
halk danslarında rastlanmayan ana unsurları söylemek istiyorum. İlkin bir
önyargı içindeydim ama daha ilk semahı seyrederken bir şok geçirdim. Çünkü
dünyanın neresinde olursanız olun, hangi halk danslarını seyrederseniz
seyredin, mutlaka beğenirsiniz, seversiniz, ancak bu dansları rahat koltuğunuzdan
“sadece seyredersiniz” ama semahta öyle değil, daha ilk anda müzik sizi kendi
iç ritmi ile büyülüyor ve giderek oturduğunuz yerden semaha katılıyorsunuz. Aslında
yerinizdesiniz ama değilsiniz. Semahın düşüncesindesiniz, ayağınız, kollarınız
semahçılarla eş, yüreğiniz onlarla aynı coşkuda ve semaha katılıp gitmişsiniz.
Bütün bunlar farkında olmadan, yani sizin elinizde olmadan oluşuyor. Semahlarda
solo yok, yani oyunu idare eden (yöneten) ne bir kadın var, ne de erkek. Alçak
gönüllülüğün böylesi, sıradanmış gibi gözükmesi, doğallığı, bütün dünya
danslarını imrendirecek bir biçimde, hele kadın ve erkeğin
farklılaştırılmaması, eşitliği kadına, erkeğe değil insana saygı, somut bir
hayranlıkla izliyorsunuz, ayırımsız.
Semahlardaki her düşünce, her ana fikir bu dünyanın efendisi olan
insanla çözüme ulaştırılması açısından birden bire dünya halk danslarından
farklılaşmasını sağlamaktadır. Böylece günümüz insanının varamadığı bu
hümanizmaya, ta karanlık XIII. yy. dan bugüne pırıl pırıl parlayarak
devamlılığını sürdüren Alevi semahları iç dinamizmini mutlaka Hacı Bektaş
Veli’nin felsefesiyle beslemiştir. Bu semahlar ne bir danstır ne ritüeldir. Bu
semahlar insanın bu dünyadaki varlığını anlatan dans destanlarıdır. İçi insan
sevgisiyle dolup taşan destanlar dizisidir. Bu anlatım biçimindeki saf ve temiz
paklık insanı yüreğinden vurmaktadır. Birlikte barış, birlikte dostluk ve
kardeşlik, birlikte sevgi bugün dünyamız insanının söyleyip de bir türlü
varamadığı duraktır. Bu sözcükler Batı’da yalnızca kitaplarda, bir de
insanların özlemlerinde kaldı.
Doğa ile farklılaşmadan, ona, yaşama yabancılaşmadan, yaşamın tüm
gerçeklerine, karmaşıklığa meydan vermeden, sanki onun kadar sade ve arınmış
doğadan damıtılmış el- kol- beden ve ayak hareketleri tekrar doğaya yönelen bir
anlatımdır.
Sadeliğinde kendi hümanizminin felsefesini bize alçak gönüllüce
sunmasıdır ki, biz seyirciyken bile kendimizi semahın ta içinde bulur ve eylemine
farkında olmadan katılırız. “Destan” dedim ama benim destan tarifim bir başka.
Hangi topluluğun destanına bakarsanız bakın, mutlaka bir ok, yay, kavga, bir savaş
ve ardından barış gelir ama bu destanda kavgadan, savaştan eser yoktur. Sevgi
vardır, aşk vardır, kardeşlik vardır, hayatı her yönü ile insan kardeşlerle
paylaşmak vardır.
Mutlaka hayatta acılar da vardır ama semahlardaki acılar insan
yüreğinin bir yaşam coşkusudur, öldürücü, yok edici değildir. Hele bencillik,
övünme hiç yoktur. Bencillik bireyseldir. Semahlarda bireysel fikri ya da ona
benzerini bulmak mümkün değildir. Topluluk kutsaldır, o toplulukta herkes
saygındır. Herkes herkese bir birey olarak sevgi ve saygı doludur. Herkes
birbirinin koruyucusudur. işte semahları seyrederken bu özlemleri yüreğinizde
duyuyorsunuz.
Tarihçiyseniz, adeta tarihi okursunuz. Sosyologsanız, semahlarda o
toplumun yaşama biçimini, felsefesini öğrenirsiniz. Bir kültür adamı iseniz
insanın ne olduğunun nasıl olması gerektiğinin bilincine varırsınız. Alevi
değilseniz bile katıldığınız semahlarda Tanrı’nın insana bağışladığı koca ve
güzel bir dünya bulursunuz, kendinizce, gönlünüzce.”
Semah Çeşitlerinden Kısa Örnekler:
Alevi semahlarında bağlama belirleyici olmasına karşın Çepni
Aleviler’de 12 çalgı bulundurulur. Bu 12 saz aynı türden olabileceği gibi
değişik türlerden de olabilir. Semahın belli sayıda kişilerle dönülmesine özen
gösterilir. 2-4-8-10 veya 3-5-7-12 gibi sayı kümelerine denk düşürmeye
çalışılır.
Semaha genellikle ilk önce 4 can semaha kalkarak başlanır. Semah
sırasında ayaklar çıplaktır. Kadınların başı eşarplıdır. Erkeklerde baş açık,
ayak çıplaktır. Dede makamı kutsal makamdır, o makama semah dönülürken sırt dönülmez.
Çünkü o makama secde edilir. Alevi semahlarındaki renklilik, Anadolu’daki
renkli kültürel zenginliğin bir yansımasıdır. Bu renklilikte; Kerbela’da
haksızlığa karşı boyun eğmeyen Hz. Hüseyin’den, Pir Sultan Abdal’a, Nesimi’den
Mansur’a kadar birçok ismi bulmak mümkündür.
1) Kırklar Semahı: Kökenini, Kırklar Cemi’nden alan Semah, Aleviler
arasında en yaygın semahtır. Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’nin ve kadın - erkek
canların yer aldığı 40 kişinin bulunduğu Kırklar Meclisi’ni sembolize eder. Üç
zamanlıdır. Dua, ağırlama ve yeldirme (hızlı) bölümlerden oluşur. Genellikle Cem’lerde
yaşlı canlar bu semahı dönerler. Aleviler arasında en yaygın dönülen semahtır.
2) Turnalar Semahı: Turna kuşunun, Alevi edebiyatında özel bir
yeri vardır. Turna ile Hz. Ali arasında bir ilişkinin olduğu varsayılır. Turna
semahı, turna kuşunun figürlerine dayanır. Hareketler; turnanın hareketlerine
benzer, yavaş ve olgundur. “Yemen ellerinden beri gelirken Turnalar Ali’mi
görmediniz mi? Havanın yüzünde semah dönerken Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”
3) Kırat Semahı: Semahların geneli kadın ve erkek canların
birlikte dönmesine karşın Kırat Semahını bacılar dönerler. Bu semahta; güneş
çevresindeki gezegenlerin dönüşü sembolize edilir. Eski Türk inançları Kırat
Semahının düşün eksenini oluşturur. “Kırat bu dağları aşmalı bugün dostun
ellerine düşmeli bugün...”
4) Tahtacı Semahı: Antalya’nın Toros yöresindeki Tahtacı
Türkmenler’in döndüğü semaha bu ad verilir. Bir kadın ile bir erkek can birlikte
semah dönerler. Daha fazla kişi ile dönülen ve adına Tahtacı Semahı denenlerde
vardır. Semahlarda, ellerin yukarıdan alıp aşağıya verme şeklindeki figürü
Hak’tan alıp halka vermek anlamına gelmektedir. Bu sosyal bölüşümdeki adaleti
sembolize eder.
5) Trakya Semahı: Semahlar; bulundukları yörenin halk dansları ile
etkileşim içinde bulunurlar. Bu nedenle yöresel farklılıklar görülür. Trakya
semahları da yöredeki halk sanatının zaman zaman etkisini ifade etmektedirler.
6) Urfa Semahı: Bu semah da Urfa’daki Türkmen Aleviler’in adeta
damıtılarak korunan semahıdır. Bunlar içinde en özgünü ise; Urfa - Kısas
Semahıdır. Urfa Semahı da genel özellikleri ile birlikte biraz Urfa etkisini de
taşımaktadır.
7) Afyon Semahı: Afyon denilince akla Emirdağ’ın Karacalar Köyü
Alevilerinin döndüğü semahlar gelir. Figürsel olarak belki de Türkistan şaman
törenlerine en yakın semahlardır. Muhammed - Ali Semahı, Sikke Semahı ve
İllallah Semahı en bilinen Afyon yöresi semahlarındandır. Kadın ve erkek canlar
birlikte semah dönerler. Genellikle 6 kadın 6 erkek birlikte semaha kalkarlar.
8) Rodos Semahı: Osmanlı döneminde Anadolu’dan Rodos’a
yerleştirilen Alevi Türkmenler’in döndüğü semahlardır. Semah’ın yerel kültürden
etkilenmediğini söylemek olası değil. Bu nedenle Rodos Semahı; Anadolu - Rodos
karışımı bir birleşim sayılır.
9) Lâdik Semahı: Adını Samsun- Ladik’ten alan Ladik Semahını 8 kadın,
8 erkek can döner. Semaha şu deyişle başlanır: “Salını salını geldim köyüne güzeller
başıma toplansın diye. Herkes sevdiğini almış yanına güzeller pazarı kurulsun
diye”
10) Hacıbektaş Semahı: Hacı Bektaş Veli’ye saygı semahıdır. 8-12
can ile dönülür. Sağ el göğüste mühürlenmiş olarak semaha başlanır. Söylenen
nefeslerden birisi: “Değişmek istemem bin peygambere Ya Rab dertlilere pir eyle
beni” dir.
11) Hubyar Semahı: 5 kadın 4 erkek can ile dönülür. Kollar sarkık,
öne doğru eğilmiş olarak semaha başlanır. Semah sırasında; hem kendi, hem daire
ekseni etrafında dönerler. Semahlar içinde ritmik olarak en hareketli dönülen
semah sayılır. “Beylerimiz elvan gönül üstüne ağlar gelir pirim Abdal Musa’ya
Urum abdalları postun eğnine bağlar gelir Pirim Abdal Musa’ya...”
Bunun yanı sıra yerel olarak her yörenin kendine özgü semahı
vardır.
21 Haziran 2013
Alevi Nefesi
Semah sadece Cem ibadetinin bir parçasıdır ve ancak Cem’lerde dönülür. Uygulama alanı ise Cem tutulan özel yerlerde ve Cemevleri’nde icra edilir. Düğünlerde ve benzeri eğlence ortamlarında asla dönülemez, dönülmemelidir. Çünkü semahın amacı ibadet etmektir, farklı ortamları renklendirmek amacı ile yapılan bu eylemler Alevi inancına saygısızlıktır.
YanıtlaSilBelki bilinçli olarak yapılmıyor ya da kötü bir niyet taşımıyor olsa da, biraz düşününce ibadetin ancak ibadethanelerde ya da özel alanlarda yapılmasının en doğrusu olduğunu herkes kavrayacaktır. Dikkat edelim ve bilmeden yapanlar varsa eğer güzel bir dille uyaralım.
Namaz da semah da kelimenin gerçek anlamıyla yani Kuran’da geçen anlamıyla ibadet değildir, bunlar nüsuktur. Bunlar sembolik hareketlerdir. Asıl ibadet camiden, cemevinden çıkınca başlar. Dışarı çıkınca komşusuna karşı nasıl davranıyor, işyerinde nasıl davranıyor, parayla ilişkisi nasıl, kul hakkı yiyor mu, emeğin hakkını veriyor mu, dürüst mü, yalan söylüyor mu, ben bunlara bakarım. Bunlara bakarak bir kişinin iyi bir insan olup olmadığı anlaşılır. Sırf semah dönmesi ve namaz kılmasına bakarak değil.
YanıtlaSilAlevilerden bazılarıyla, Sünnilerden bazıları döndükleri semah ile kıldıkları namazın kendilerini kurtaracaklarını sanıyorlar. Ben bunu söyleyince Alevi çevrelerinde biz de tam bunu söylemek istiyorduk, diyorlar. Biz semahı zaten böyle görmüyoruz ama Sünniler bize namazı, orucu dayatıyorlar, diyor Aleviler.
"Bir kez gönül kırdın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Er ola, alçaktan baka,
Yücelerden bakan göz değil" demiş Yunus Emre. Aleviler bunu söylüyor. Dolayısıyla benimkisi de böyle Alevi meşrebine daha yakın.
Ben namaz, oruç, örtü, hac, bunlar tümüyle yok demiyorum. Var ama teferruattır, diyorum. Aleviler bunların yerine başka şeyler koymuştur ve benim için bu da makbuldür. Kuran’a göre Allah’a ulaşmanın bin bir türlü yolu vardır. Semah da namaz da bir vesiledir. Ben bunları gittiğim birçok cemevinde anlattım ama Sünni, Müslüman, Türk bir kültürden geldiğim için- bu egemen bir kültürdür- diyorum ki, bu egemen kültürün ötekisi zulme ve haksızlığa maruz kalmışsa onun yanında yer almamız gerekiyor.
İhsan Eliaçık / Yön Dergisi