Bugün ülkemizde yaşananlardan, devletin tek tip insan yaratma politikası üzerine kurulduğunu, geçmişten bugüne kadar halkı bölmek için nasıl bir plan uygulandığını, halkları ayrıştırdığını, inançları yok saydığını, tüm inkarcı politikaları biraz olsun anlamış olmamız ve bundan dersler çıkarmamız gerekir.
AKP hükümeti (R. T. E.), var olan düzeni kendi lehine çevirmek için diktatörce tüm kanunları yok sayarak veya olanı kendince yorumlayarak, halkın büyük bir kesimine kin ve nefretle zulüm etmeye başladı. Geçmiş hükümetler ve cuntalar gibi Kürdü, Aleviyi, Sosyalistleri, Emekçileri terörist ilan etti. Yaşam tarzlarına, inançlara, düşüncelere despotça yapılan bu müdahalelere karşı hak ve özgürlüklerini savunan halkı ise hemen marjinal gruplar ve çapulcular ilan etti ve karşı saldırıya geçerek, faşizan tavrını bir daha net olarak ortaya koydu.
AKP hükümetinin bugünkü icraatlarına haklı olarak itiraz edenlerin, geçmişteki hükümetlere itiraz edenleri, bunların neden karşı olduklarını anlamadılar ve onların çığlıklarını duymadılar veya duymak istemediler. Oysa geçmiş hükümetler de, onların yaşam alanlarına, en temel hak ve özgürlüklerine müdahale ediyordu. Ve o günkü hükümetler de aynı bugün olduğu gibi onları da çapulcular, marjinal gruplar, vatan hainleri, komünistler, bölücüler diye tanımlıyorlardı.
Bugün ülke genelinde yüzlerce televizyon ve radyo kanalına, yüzlerce basın yayın aracına, onlarca iletişim ağına rağmen bunlar yaşanıyorsa, dün Kürtlere, Alevilere, işçiye, köylüye ve tüm muhaliflere karşı köylerde mezralarda, il ve ilçelerde neler yapıldığını veya yapılabileceğini tahmin etmek bile istemiyoruz. Bu yanlı ve satılmış basının olayları çarpıtarak Doğu’da, Güneydoğu’da devletin tankına, topuna, tomasına karşı sadece taş atarak direnen çocukları, bizlere nasıl terörist diye tanıttıklarını, tüm bu gelişmeleri ve yaşananları biraz olsun empati yaparak düşünmemiz gerekiyor.
Devlet faşizmine ve diktasına karşı çıkan ve her türlü haksızlığa isyan edenleri vatan haini ilan eden, yakan yıkan, öldüren, hapishanelere dolduran bir devlet anlayışına karşı durmak onurlu yaşamın ilk şartıdır. Bir ülkede yok sayılan, inkar edilen bir halk, sırf hak aradığı için terörist ilan ediliyorsa, sorumlularından birinin de ruhunu şeytana satmış olan medya olduğunu anlayalım. Halkın tek haber kaynağı olan bu basın ve yayın kuruluşlarının sahipleri sırf kendi çıkarları için, yıllarca halka nasıl fitne ve fesat tohumları ektiğini, haberleri nasıl çarpıtabildiklerini iyice gözlemleyelim. Bugün gelinen noktada medyanın gücünü yadsıyamayız, bugüne kadar haber adı altında bizlere sunulanın aslında iktidarlarla iş ve ihale ortaklığı yapan bu medya patronlarının, büyük ölçüde iktidarın fikirlerini kendi menfaatleri doğrultusunda yaptıkları programlarla bizlere nasıl empoze ettiklerini ve nasıl uyuttuklarını, bizleri yanlış bilgilerle donatıp halkları, inançları birbirine nasıl düşman ettiklerini aklımızdan çıkarmayalım.
Basının, iktidarların maşası olduğunu ve halkı yanlış yönlendirmek için nasıl bilgi kirliliği oluşturduğunu, ülkede hiçbir şey yaşanmıyormuşçasına programlar yaptıklarını şimdi hepimizin daha iyi anlaması, son 30 yıldır yapılan kirli savaşı, savaşın bitmesini istemeyen rant çetelerini ve o insanların neler yaşadıklarını, hepsinin niye terörist ilan edildiklerini kendimizce sorgulamamız gerekiyor.
Akp, iktidarda olduğu son 11 yılın hesabını vermeyerek, yaptığı zulümleri unutturmak için Chp’yi sürekli geçmişte yaşanan Dersim katliamı ile suçlarken, Chp’de, geçmişten hala dersler çıkarmadan, Akp’yi Roboski’de yaptığı katliamı hatırlatıp duruyor. Oysa ikisinin durumu “tencere dibin kara, seninki benden kara” niteliğinde kör dövüşüne benziyor. Ancak bugüne kadar böyle gelmiş olması, böyle gideceği anlamına gelmez. Çünkü halk eski halk değil, medya üç maymunu oynamaya devam etse de, halk artık uyandı ve uyanık kalmayı çok sevdi. Bundan sonra halkın kendi basın yayını var. Sosyal medya ağlarını kullanarak kendine bilgi koridoru oluşturduğundan beri kimseye ihtiyacı kalmadı. Bedeli her ne ise, ödemeye de hazır. Halklar kenetlenip birleştikçe devrimin ayak sesleri güçleniyor ve bu ses tüm dünyada yankı buluyor.
Demokrasi çoğunluğun diktası değil, çoğulculuğu esas alan bir sistemdir. Gerçek bir demokrasiyi ülkede hakim kılmak için, sahip olduğumuz Cumhuriyeti demokratikleştirelim. Avrupa standartlarında laik ve demokratik bir düzene kavuşalım. Gün, güçleri ayrıştırarak değil, tüm ötekilerin yaşadığı acıları daha iyi anlayarak, temel insan hak ve özgürlüğü için birlikte yaşamı savunarak, mücadele etme günüdür.
Her Yer Taksim, Her Yer Direniş.
Yaşasın Direniş, Yaşasın Halkların Kardeşliği…
Alevi Nefesi
AKP hükümeti (R. T. E.), var olan düzeni kendi lehine çevirmek için diktatörce tüm kanunları yok sayarak veya olanı kendince yorumlayarak, halkın büyük bir kesimine kin ve nefretle zulüm etmeye başladı. Geçmiş hükümetler ve cuntalar gibi Kürdü, Aleviyi, Sosyalistleri, Emekçileri terörist ilan etti. Yaşam tarzlarına, inançlara, düşüncelere despotça yapılan bu müdahalelere karşı hak ve özgürlüklerini savunan halkı ise hemen marjinal gruplar ve çapulcular ilan etti ve karşı saldırıya geçerek, faşizan tavrını bir daha net olarak ortaya koydu.
AKP hükümetinin bugünkü icraatlarına haklı olarak itiraz edenlerin, geçmişteki hükümetlere itiraz edenleri, bunların neden karşı olduklarını anlamadılar ve onların çığlıklarını duymadılar veya duymak istemediler. Oysa geçmiş hükümetler de, onların yaşam alanlarına, en temel hak ve özgürlüklerine müdahale ediyordu. Ve o günkü hükümetler de aynı bugün olduğu gibi onları da çapulcular, marjinal gruplar, vatan hainleri, komünistler, bölücüler diye tanımlıyorlardı.
Bugün ülke genelinde yüzlerce televizyon ve radyo kanalına, yüzlerce basın yayın aracına, onlarca iletişim ağına rağmen bunlar yaşanıyorsa, dün Kürtlere, Alevilere, işçiye, köylüye ve tüm muhaliflere karşı köylerde mezralarda, il ve ilçelerde neler yapıldığını veya yapılabileceğini tahmin etmek bile istemiyoruz. Bu yanlı ve satılmış basının olayları çarpıtarak Doğu’da, Güneydoğu’da devletin tankına, topuna, tomasına karşı sadece taş atarak direnen çocukları, bizlere nasıl terörist diye tanıttıklarını, tüm bu gelişmeleri ve yaşananları biraz olsun empati yaparak düşünmemiz gerekiyor.
Devlet faşizmine ve diktasına karşı çıkan ve her türlü haksızlığa isyan edenleri vatan haini ilan eden, yakan yıkan, öldüren, hapishanelere dolduran bir devlet anlayışına karşı durmak onurlu yaşamın ilk şartıdır. Bir ülkede yok sayılan, inkar edilen bir halk, sırf hak aradığı için terörist ilan ediliyorsa, sorumlularından birinin de ruhunu şeytana satmış olan medya olduğunu anlayalım. Halkın tek haber kaynağı olan bu basın ve yayın kuruluşlarının sahipleri sırf kendi çıkarları için, yıllarca halka nasıl fitne ve fesat tohumları ektiğini, haberleri nasıl çarpıtabildiklerini iyice gözlemleyelim. Bugün gelinen noktada medyanın gücünü yadsıyamayız, bugüne kadar haber adı altında bizlere sunulanın aslında iktidarlarla iş ve ihale ortaklığı yapan bu medya patronlarının, büyük ölçüde iktidarın fikirlerini kendi menfaatleri doğrultusunda yaptıkları programlarla bizlere nasıl empoze ettiklerini ve nasıl uyuttuklarını, bizleri yanlış bilgilerle donatıp halkları, inançları birbirine nasıl düşman ettiklerini aklımızdan çıkarmayalım.
Basının, iktidarların maşası olduğunu ve halkı yanlış yönlendirmek için nasıl bilgi kirliliği oluşturduğunu, ülkede hiçbir şey yaşanmıyormuşçasına programlar yaptıklarını şimdi hepimizin daha iyi anlaması, son 30 yıldır yapılan kirli savaşı, savaşın bitmesini istemeyen rant çetelerini ve o insanların neler yaşadıklarını, hepsinin niye terörist ilan edildiklerini kendimizce sorgulamamız gerekiyor.
Akp, iktidarda olduğu son 11 yılın hesabını vermeyerek, yaptığı zulümleri unutturmak için Chp’yi sürekli geçmişte yaşanan Dersim katliamı ile suçlarken, Chp’de, geçmişten hala dersler çıkarmadan, Akp’yi Roboski’de yaptığı katliamı hatırlatıp duruyor. Oysa ikisinin durumu “tencere dibin kara, seninki benden kara” niteliğinde kör dövüşüne benziyor. Ancak bugüne kadar böyle gelmiş olması, böyle gideceği anlamına gelmez. Çünkü halk eski halk değil, medya üç maymunu oynamaya devam etse de, halk artık uyandı ve uyanık kalmayı çok sevdi. Bundan sonra halkın kendi basın yayını var. Sosyal medya ağlarını kullanarak kendine bilgi koridoru oluşturduğundan beri kimseye ihtiyacı kalmadı. Bedeli her ne ise, ödemeye de hazır. Halklar kenetlenip birleştikçe devrimin ayak sesleri güçleniyor ve bu ses tüm dünyada yankı buluyor.
Demokrasi çoğunluğun diktası değil, çoğulculuğu esas alan bir sistemdir. Gerçek bir demokrasiyi ülkede hakim kılmak için, sahip olduğumuz Cumhuriyeti demokratikleştirelim. Avrupa standartlarında laik ve demokratik bir düzene kavuşalım. Gün, güçleri ayrıştırarak değil, tüm ötekilerin yaşadığı acıları daha iyi anlayarak, temel insan hak ve özgürlüğü için birlikte yaşamı savunarak, mücadele etme günüdür.
Her Yer Taksim, Her Yer Direniş.
Yaşasın Direniş, Yaşasın Halkların Kardeşliği…
Alevi Nefesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.