14 Temmuz 2013 Pazar

Baba Tahir-i Üryan / Baba Tahirê Hemedani

Kürt Alevi ozanlarından Baba Tahir-i Üryan Ömer Hayyam’dan 100, Mevlana’dan 250 yıl önce yaşamış bir şair. X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyıl başlarında yaşayan, İbn-i Sina’nın çağdaşı, divan sahibi ilk Kürt şairlerinden biri olan ve Kürtçe’nin Lur lehçesiyle yazan Baba Tahir-i Uryan’dır. Kimi Batılı araştırmacılarca Ömer Hayyam’dan daha önemli bir şair olarak kabul edilen Baba Tahir-i Uryan, Ebulvefa-yı Kürdî ve Şems-i Tebrizî ile birlikte Anadolu Aleviliğinde ve kültüründe önemli bir iz bırakmışlardır.

Divanı 1927’de Tahran’da, 1989’da Türkçe, 1998‘de Kürtçe çevirisiyle Türkiye’de yayımlandı. Baba Tahir Uryan, Anadolu Aleviliği ve şiiri açısından da incelenmesi gereken son derece önemli bir şahsiyettir. Başta Mevlana ve Yunus Emre olmak üzere, Anadolu’da yetişen sonraki mutasavvıf şairleri, adeta onun devamcısı olarak görürsünüz. Kendisini;

“Hemedan’lı beyaz şahinim
Ben Baba Tahir’im
Dağda gizli yuvaya sahibim
Ben ak-pak ve uryanım
Hemedan’lı Tahir Sultan’ım
Bin’de bir gelen insanım“

sözleriyle tanımlayan Baba Tahir Uryan; kimi zaman Alevilik felsefesinin özüne iner:

“Bir ah çekerim, felek haberdar olur
Bir ah çekerim, deli gönül del’olur
Bir ah çekerim, Mansur berdar olur
Ve bir ah çekerim, Mansur “Ene’l- Hak“ olur.”

O, Yunus’tan yaklaşık iki yüz yıl önce şöyle diyecektir:

“İstemem cenneti, sen olmayınca
Nideyim huriyi, periyi sen olmayınca
Sevinirsem bunlara kâfirim
Tac’dan daha yücedir, bu dağınık saçım
Böylece Şah’tan daha bahtiyarım.”

Baba Tahir Uryan’ın şu dizeleri de size Yunus’u ve sonraki Alevi ozanlarını anımsatmıyor mu?:

“Elime geçerse eğer feleğin çarkı
Ona yedi ceddin hesabını sorarım
Birisinde yüz nimet
Diğerinde kanlı ekmek
Sorarım hesabını felekten
Felekten sorarım hesabını
Bu neden böyledir?”

Şiirleri

Çarin

Dilê şad agah ji dilê jar nîne
Kesê xweşrewş agah ji bîmar nîne
Ne b’nasê te ev wêneyekî kevn e
Ku azad ji dîlî agahdar nîne.

Gulîstan cihê te ey nazenînim
Ez di gulxen û xwelî de dirûnim
Çi di gulşen çi di gulxen çi sehra
Ku çavan vedikim her te dibînim.

Bela wek remzekê ji bejna te ye
Mecnûnî qismek ji sewda te ye
Gumana min ev e ku xaliqê te
Veşartî î di temaşa te de ye.

Dilêm ji derdê te herdem xemîn e
Balîfêm kevir, doşekem zemîn e
Sûcêm ev e ku min ji te hez kirye
Ma her ê j’te hez dike dilbixwîn e.

Alemê de kes nebe wek min, amîn
Wek min kes nebe di ev dîn û ayîn
Her ê ku bi halê min bawer nîn e
Weke min be, weke min be, weke min.

Her ew ku aşiq e ji can natirse
Aşiq ji zencîr û zîndan natirse
Dilê aşiq weke gurê birçî ye
Ku ew ji heyheya şivan natirse.

Ku dil dilber be, lexwe dilber kî ye
Eger dilber dil be, navê dil çi ye
Ez dil û dilber tevlihev dibînim
Nizanim ku dil kî ye dilber kî ye.

Biçim ez ji vê alemê bider çim
Biçim ji Çîn û Maçînê dûrtir çim
Ez ê j’dildar re peyamkê bişînim
Ku ger dûrî xweş e ez ê dûrtir çim.

Eger destêm bighê çerxa felekê
Ezê gelek tiştan bipirsim ji wê:
“Te bi yekî dayiye sed nîmet
Bi yê din jî nanê ceh tevî xwînê.”

Îlahî biçim cem kê biçim cem kê
Ez ku bê dest û pa me biçim cem kê.



Misafir

Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir

Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.

Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar

Bana derler ki, budur senin evin.

Dünyâ malının hepsi yanmalıdır

Dünyâ malından yüz çevirmelidir

Bugün yüreğinde olan derd ile gamı

Mahşer günü için toplamalısın.


Çare Bulmazlar


Ne mutlu onlara ki cân ile vücûdu fark etmezler.

Candan cânânı, cânândan cânı ayrı bilmezler

Onun derdine alışırlar, aylarca yıllarca

Fakat kendi dertlerine bir çâre bulmazlar.


Âşık olan herkes cânından korkmaz

Âşık kütük ve zindandan korkmaz

Âşıkın gönlü aç bir kurtun heyheyinden

Korkmadığı gibi hiçbir şeyden korkmaz.


Yâ Rabbî! Gönlümün feryâdına yetiş

Kimsesizler kimsesi sensin, ben kimsesiz kaldım

Herkes diyor ki, Tâhir’in kimsesi yoktur.

Allah benim yardımcımdır, başkasına ne hâcet.


Ben ne alış-veriş fikrindeyim ne de kâr

Yüreğimde ne iyilik ne de varlık düşüncesi var.

Çeşme başı, su kenarı istemem

Çünkü her gözüm binlerce akan nehir gibidir.



Rübailer


Bahtım karadır, talihim allak bullak

Yas oldu nasibim, kaldım çırçıplak.

Bir dağ yoludur aşk, yürürüm ağlayarak;

Tanrım, kana boğ kalbimi, öldür ve bırak.

Neyler gibi inler yüreğim, yas doludur;

Sensiz kalıverdim: Bu, cehennem yoludur.

Mahşer günü? Bir Tanrı bilir. Son güne dek

Yazgın çiledir, gönül. Dövün, kıvran, dur.

Bak, geldi bahar, süsledi has bahçeyi gül

Dallarda sevinç türküsü söyler bülbül.

Gel gör ki çimenlerde gezip hiç bulamam

Kalbim gibi ölgün, kanayan başka gönül.

Göklerdeki yıldızları saydım bir bir;

Gel sevgili, gel: sabahladım. belki gelir.

Gelmezse, görünmezse içim parçalanır,

Ağlar yüreğim, suskunum: elden ne gelir.

Gam bahçesidir benim gönül bahçem, bak:

Girdin mi nasibin kara güller olacak.

Gel sevgili, kalbimdeki bozkırları gez.

Bak, otlar dört bir yana hicran salacak.

Hıçkırmalı, yaş dökmeliyim ben bu gece

Sabrım yok, geçtim kendimden bu gece.

Bir zevk yaşadım dün gece, kalmaz yanıma,

Bin yaş akar artık yüreğimden bu gece.

Sensiz, gönlüm huzura hiç ermeyecek,

Dertler bana özgürce yaşam vermeyecek,

Girdin de perişan ettin can evimi

Aşkım bana rahat yüzü göstermeyecek.

Bir ince kadehtir yüreğim, billurdan

Bin parça olur ah edip iç çektiğim ân.

Bak, gözlerimin yaşları kan yağmurudur

Ben bir ağacım, kökleri kan, dalları kan.


Alevi Nefesi

2 yorum:

  1. İçinde yaşadığınız dünya ile
    İçinizde yaşattığınız dünya arasında
    Kurabildiğiniz bağ kadar mutlu olursunuz.

    Anton Cehov

    YanıtlaSil
  2. Toplumlar kendi içinden çıkan kahramanları sayesinde zaferin ve de var olmanın suyundan içerler. Öyle bir su ki adeta ölümsüzlüğün tadını verir ve başı dik, göğsü şişkin ve gurur dolu bir halk çıkarır ortaya. Bu halk, kahramanları sayesinde dillerinin ve kültürlerinin varlığından haberdar olup bu uğurda mücadele eden bir halktır. İşte kendi dillerinin, kendilerinin yaşam suyu olduğunu fark ettirecek olan dil kahramanları tutuşturur bu ateşi yüreklerde. Ateş büyür, büyür de Hewraman’da tabletler dile gelir, Baba Tahirê Ûryan’da dizeler dökülür... Dökülen Kürtçe’nin dizelerini toplar Ehmedê Xanî... Ulaştırmak için Celadet Alî Bedirxan’ın Hawar’ına...


    İbrahim Genç

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.