Bugün sokakta karşılaştığım insanların, günlerdir devam eden halkların bu haklı direnişine karşı takındıkları tavrı analiz etmeye çalıştım. Herkesin olup bitenden haberi var ancak gelişmelere bakış penceresi çok zıt. Çünkü haber kaynakları doğru değil.
Diğer televizyon kanallarını boykot ettiğim için son beş gündür, internetten sadece Hayat TV, İmc TV, Halk TV arasında gidip geliyorum. Kendimi birçok insana göre daha şanslı hissediyorum. Haberi doğru kaynaktan almak için araştırıyorum, önüme sunulan her haberi “kesin doğru haberdir” yaklaşımı ile karşılamıyorum. Çünkü düşünüyorum, sorguluyorum ve en önemlisi her bilgiye önce şüphe ile yaklaşarak doğrunun peşine düşüyorum. Bu bağlamda ana medyayı takip edenlerin nasıl yalan, yanlış haber aldıklarını ve gelişen olayların gerçek cephesinden habersiz olduklarını görmek ise beni derinden yaralıyor.
Bugün yaşananlar, Gezi Parkı yıkımına karşı duranların yaptıkları protestonun dalga dalga yayılarak baskı altında tutulan, yok sayılan ve aşağılanan halkın, onuruna sahip çıkarak ve “artık yeter” diyerek sokağa dökülmesidir. Sadece AKP despotizmine karşı demokratik hakkını kullanan haklı talep ve isteklerini haykırmak için yürüyen ya da oturma eylemi yapan ve hiçbir parti bayrağı altına sığınmayan bu insanlara, polisin akıl almaz bir şekilde müdahalelerde bulunması halkı daha da kenetledi. “Ben ne dersem o olacak” diyen, faşist bir Başbakanın ve sadece ona kapıkulu olan polisin bu aymazlıklarına karşı topyekün bir halk direnişi şeklini aldı.
Satılmış medyanın, polisin hedef gözeterek plastik mermilerle insanları öldürmesini, yeri göğü gaza boğmasını, evleri basmasını, yüzlerce yaralının, binlerce gözaltının olmasını vb. gibi gerçekleri es geçerek, kamuoyundan gizleyerek tüm ülkeyi kapsayan büyük halk direnişini görmezden gelmesi iyice sabırları taşırdı. Büyük oranda resmi ve sivil polisin yaptığı tahribatı sanki direnişçiler yapıyormuş gibi göstermesi, polisin kurşunlarına, gaz bombalarına, tazyikli suyuna karşı duran, direniş gösterenleri ise çapulcular olarak yansıtması ise affedilir gibi değil.
Kendi büyük rantsal menfaatlerine zarar gelmemesi için bu büyük halk hareketini, protesto yürüyüşlerini halktan gizlemek ve amacından saptırmak amacıyla hükümetin sözcülüğünü yapan holding patronlarının kanalları olan CNN Türk, NTV, Kanal D, Shov Tv, Star Tv, Haber Türk, ATV, TRT, Kanal Türk ve sayamadığımız onlarca ulusal, yüzlerce yerel TV kanalının tarafgir haberlerini ve ülkede hiçbir şey yaşanmıyormuşçasına eften püften program yapan kanalları izleyen ve bunlara bağlı gazeteleri okuyanların, gerçeği çarpıtan, yalan, kasıtlı haberlere nasıl itibar ettiklerine üzülerek şahit oluyorum.
Bilgi yayılmasın, halk uyanmasın diye 3G’ler kapatılıyor, internet bağlantıları ya kesiliyor veya yavaşlatılıyor. Geride kanıt bırakmamak için olayların yaşandığı yerlerdeki mobese kameraları kapatılıyor. Bütün engellemelere rağmen halk, yurdun dörtbir yanından kendi çektiği videoları, ses kayıtlarını sosyal medyada paylaşarak birbirlerini olaylardan haberdar ediyor. Polisin, halkı suçlamak için kasıtlı olarak çevreyi nasıl tahrip ettiğine dair görüntüleri bağımsız televizyonlar sürekli gösteriyor. Bunlar olurken dünyadan bihaber evinde oturup sadece ana medya kanallarını izleyen insanların nasıl yanıltıldığını görüyoruz. Ve bu insanlar gördüklerine inandığı için de yanlış safta yer alıyorlar.
Bu sabıkalı ana medya kuruluşlarından haber alan ve bunlara inanan büyük bir çoğunluk ise bu olayla birlikte bugüne kadar nasıl taraflı ve yanlış haber aldıklarını fark ettiklerinde ise etnik, ideolojik, inançsal vb. gibi bir sürü çatışmalara nasıl alet olduklarını ve seyirci kaldıklarını fark edip birbirlerinden özür dilediklerini gördüm. Ardından da bu yalancı, ayrıştırıcı, kışkırtıcı, yanıltıcı, satılmış kanalların hizmet binalarının önünde eylem yaptıklarına şahit oldum.
Maalesef evindeki sıradan insanların henüz bunlardan haberi yok. Televizyon izleyip, gazete okurken, çayını yudumlamanın rahatlığını yaşarken, dışarıda birileri onlar için kendini panzerlere siper ettiğinden bihaber yaşıyor. Verilen mücadelenin bireysel ihtiyaçlar için değil, toplumsal yaşam için istendiğini bilmediğinden de direnişçileri ana medyanın tanıttığı gibi tanıyor. Hala bunları yakıp, yıkan, devlete karşı gelen ve yağma yapan çapulcular olduklarına inanıyor.
Kaybımız o kadar büyük ki, telafisi yıllar alacak ama zararın neresinden dönersek kardır diyerek, gayretle çalışacağız. Yıllarca halkı bölmek için uğraşan egemenlerin, medya patronları ile nasıl bir işbirliği içinde olduğunu herkese duyuracağız. Kimsenin bizim geleceğimizi ve düşlerimizi çalmasına izin vermeyeceğiz. Bundan sonra daha ilkeli davranıp mümkün olduğunca bu kanalları izlemeyeceğiz ve gazetelerini almayacağız, okumayacağız. Bu davranışımızla, doğru habere ulaşma hakkımızın elimizden çalınmasına karşı safları daha da sıklaştırarak demokratik tepkimizi göstereceğiz. Bizleri daha fazla kandırmalarına meydan vermeyeceğiz. İşte, o zaman bu egemenler, halkın artık kan uykularından uyandığını anlayacaklar.
Alevi Nefesi
Diğer televizyon kanallarını boykot ettiğim için son beş gündür, internetten sadece Hayat TV, İmc TV, Halk TV arasında gidip geliyorum. Kendimi birçok insana göre daha şanslı hissediyorum. Haberi doğru kaynaktan almak için araştırıyorum, önüme sunulan her haberi “kesin doğru haberdir” yaklaşımı ile karşılamıyorum. Çünkü düşünüyorum, sorguluyorum ve en önemlisi her bilgiye önce şüphe ile yaklaşarak doğrunun peşine düşüyorum. Bu bağlamda ana medyayı takip edenlerin nasıl yalan, yanlış haber aldıklarını ve gelişen olayların gerçek cephesinden habersiz olduklarını görmek ise beni derinden yaralıyor.
Bugün yaşananlar, Gezi Parkı yıkımına karşı duranların yaptıkları protestonun dalga dalga yayılarak baskı altında tutulan, yok sayılan ve aşağılanan halkın, onuruna sahip çıkarak ve “artık yeter” diyerek sokağa dökülmesidir. Sadece AKP despotizmine karşı demokratik hakkını kullanan haklı talep ve isteklerini haykırmak için yürüyen ya da oturma eylemi yapan ve hiçbir parti bayrağı altına sığınmayan bu insanlara, polisin akıl almaz bir şekilde müdahalelerde bulunması halkı daha da kenetledi. “Ben ne dersem o olacak” diyen, faşist bir Başbakanın ve sadece ona kapıkulu olan polisin bu aymazlıklarına karşı topyekün bir halk direnişi şeklini aldı.
Satılmış medyanın, polisin hedef gözeterek plastik mermilerle insanları öldürmesini, yeri göğü gaza boğmasını, evleri basmasını, yüzlerce yaralının, binlerce gözaltının olmasını vb. gibi gerçekleri es geçerek, kamuoyundan gizleyerek tüm ülkeyi kapsayan büyük halk direnişini görmezden gelmesi iyice sabırları taşırdı. Büyük oranda resmi ve sivil polisin yaptığı tahribatı sanki direnişçiler yapıyormuş gibi göstermesi, polisin kurşunlarına, gaz bombalarına, tazyikli suyuna karşı duran, direniş gösterenleri ise çapulcular olarak yansıtması ise affedilir gibi değil.
Kendi büyük rantsal menfaatlerine zarar gelmemesi için bu büyük halk hareketini, protesto yürüyüşlerini halktan gizlemek ve amacından saptırmak amacıyla hükümetin sözcülüğünü yapan holding patronlarının kanalları olan CNN Türk, NTV, Kanal D, Shov Tv, Star Tv, Haber Türk, ATV, TRT, Kanal Türk ve sayamadığımız onlarca ulusal, yüzlerce yerel TV kanalının tarafgir haberlerini ve ülkede hiçbir şey yaşanmıyormuşçasına eften püften program yapan kanalları izleyen ve bunlara bağlı gazeteleri okuyanların, gerçeği çarpıtan, yalan, kasıtlı haberlere nasıl itibar ettiklerine üzülerek şahit oluyorum.
Bilgi yayılmasın, halk uyanmasın diye 3G’ler kapatılıyor, internet bağlantıları ya kesiliyor veya yavaşlatılıyor. Geride kanıt bırakmamak için olayların yaşandığı yerlerdeki mobese kameraları kapatılıyor. Bütün engellemelere rağmen halk, yurdun dörtbir yanından kendi çektiği videoları, ses kayıtlarını sosyal medyada paylaşarak birbirlerini olaylardan haberdar ediyor. Polisin, halkı suçlamak için kasıtlı olarak çevreyi nasıl tahrip ettiğine dair görüntüleri bağımsız televizyonlar sürekli gösteriyor. Bunlar olurken dünyadan bihaber evinde oturup sadece ana medya kanallarını izleyen insanların nasıl yanıltıldığını görüyoruz. Ve bu insanlar gördüklerine inandığı için de yanlış safta yer alıyorlar.
Bu sabıkalı ana medya kuruluşlarından haber alan ve bunlara inanan büyük bir çoğunluk ise bu olayla birlikte bugüne kadar nasıl taraflı ve yanlış haber aldıklarını fark ettiklerinde ise etnik, ideolojik, inançsal vb. gibi bir sürü çatışmalara nasıl alet olduklarını ve seyirci kaldıklarını fark edip birbirlerinden özür dilediklerini gördüm. Ardından da bu yalancı, ayrıştırıcı, kışkırtıcı, yanıltıcı, satılmış kanalların hizmet binalarının önünde eylem yaptıklarına şahit oldum.
Maalesef evindeki sıradan insanların henüz bunlardan haberi yok. Televizyon izleyip, gazete okurken, çayını yudumlamanın rahatlığını yaşarken, dışarıda birileri onlar için kendini panzerlere siper ettiğinden bihaber yaşıyor. Verilen mücadelenin bireysel ihtiyaçlar için değil, toplumsal yaşam için istendiğini bilmediğinden de direnişçileri ana medyanın tanıttığı gibi tanıyor. Hala bunları yakıp, yıkan, devlete karşı gelen ve yağma yapan çapulcular olduklarına inanıyor.
Kaybımız o kadar büyük ki, telafisi yıllar alacak ama zararın neresinden dönersek kardır diyerek, gayretle çalışacağız. Yıllarca halkı bölmek için uğraşan egemenlerin, medya patronları ile nasıl bir işbirliği içinde olduğunu herkese duyuracağız. Kimsenin bizim geleceğimizi ve düşlerimizi çalmasına izin vermeyeceğiz. Bundan sonra daha ilkeli davranıp mümkün olduğunca bu kanalları izlemeyeceğiz ve gazetelerini almayacağız, okumayacağız. Bu davranışımızla, doğru habere ulaşma hakkımızın elimizden çalınmasına karşı safları daha da sıklaştırarak demokratik tepkimizi göstereceğiz. Bizleri daha fazla kandırmalarına meydan vermeyeceğiz. İşte, o zaman bu egemenler, halkın artık kan uykularından uyandığını anlayacaklar.
Alevi Nefesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.