Evladı Kerbelayız.
Bi hatayız.
Seyit Rıza, tahminen 1863 yılında Tunceli
(Dersim) vilayeti, Ovacık
ilçesi, Lirtik köyünde dünyaya gelmiş. 18 Kasım 1937 yılında, Elazığ’da
(Elaziz) idam edilerek yaşamına son verilmiştir.
1937’de idam edildiğinde, 75 yaşından küçük olmadığı ve 80’in
üzerinde olduğu söylenir. İlerlemiş yaşı, yasalara göre idamına engeldir. Yaşı
küçültülür ve öyle idam edilir. Seyit Rıza’nın yaş küçültme davasında şöyle bir
olay yaşanır:
Muhundulu Seyit Uşen (Hüseyin Doğan), Seyit Rıza’nın yaşını
belirleme davasında tanıktır. Tanık, Seyit Rıza’nın yaşının küçük olduğunu
iddia eder. Dava yargıcı, yaşı küçültülen Seyit Rıza’ya, tanık beyanına bir
itirazının olup olmadığını sorar. Seyit Rıza, bu işlemin bir formalite olduğunu
anlar, yargıca şu düşündürücü yanıtı verir:
- Tanık, benim büyük oğlumdan iki yıl küçüktür. Oğlumdan küçük
biri yaşımı belirler ve de yasa bunu kabul ederse, itiraz etmem neye yarar?
Der.
Seyit Rıza Dersim’in ileri gelenlerinden Seyid İbrahim’in
oğludur. Şex Hesenan aşiretinin, yukarı Abbasan koluna mensuptur. Şex
Hesenan aşiretinin atası Şex Hesen olduğu için aşireti de aynı isimle anılır.
Şex Hesen’in türbesi Malatya’nın, Arapgir ilçesinin, Gîkeyîk köyündedir. Babası
Seyid İbrahim’in ölümünden sonra Tujik Dağı eteklerindeki Ağdat köyüne yerleşir.
Yumuşak tavrı, bilge sözleri, olayları soğukkanlılıkla karşılaması,
ona halk tabakasında muteber bir saygınlık kazandırmıştır. “Rayber” (yol
gösteren) ve “Bava” (hikmet sahibi) “Rıza Rayber” veya “Lace Bavi” gibi değişik
isimlerle anılır olmuştur. Ünlü aşiret reisi Diyab Ağa’nın kızı ile evlenmesi,
güvenirliği yanında ününü daha da pekiştirmiştir. Seyid Rıza’nın 3 oğlu; 1. Şey
Uşen, 2. Şıx Hasan, 3. Bava (Baba)’dır.
Koçgiri Hareketi”nin Devletten kaçan iki lideri Alişêr ve Nuri Dersimi,
Seyid Rıza’ya sığınır. Seyit Rıza’da Dersim aşiret geleneğinden taviz
vermeyerek kendisine sığınanları Devlete teslim etmez. Bu iki ismi sonuna dek,
kellesi pahasına korur. Onu, Dersim aşiretleri lideri durumuna getiren bu
dürüstlüğü, mertliği ve güvenirliliğidir. Nuri Dersimi, Seyid Rıza’dan “saygın
bir yurtsever” diye söz eder.
Başından itibaren otoritesini kuramadığı Dersim'i ezmek, politik
ilhak sürecinde Kemalist burjuvazinin stratejik hedefini oluşturur. Bölge bölge
bütün isyan ocakları söndürülerek, Dersim etrafındaki çember daraltılır. TC.
bütün güçlerini Dersim'i imha etmeye seferber eder. 1936'da Mustafa Kemal
Atatürk meclisin açılış konuşmasında; "Dâhili işlerimizden en mühim bir
safra varsa o da Dersim meselesidir" diyerek, “ezilmesi için ne gerekiyorsa
yapılmalıdır” der.
02 Ocak 1936'da yürürlüğe giren Tunceli Kanunu’yla Dersim'in adı “Tunceli”
olarak değiştirilir. General Abdullah Alpdoğan, Dersim'e vali, kumandan ve 3.
Umum Müfettişi olarak atanır. Alpdoğan'ın Dersim üzerinde her türlü tasarrufa
yetkisi vardır. Alpdoğan, sıkıyönetim ilan eder. Dersim'e asker yığarak
öldürmelere ve idamlara başlarlar. Dersimliler de bu harekat karşısında, Seyit
Rıza önderliğindeki direniş bağlarını güçlendirirler.
Türk devlet kuvvetleri, 1937 İlkbaharı’ndan tank, top, uçak ve
zehirli gazlarla saldırıya geçerler ve tarihin en büyük katliamlarından birini
gerçekleştirmeyi başarırlar. Devlet, kendi saflarında yer alıp, Seyit Rıza
güçlerine karşı çarpışan aşiretleri bile katliama uğratmaları, yapılan
soykırımın düzeyinin ne derece büyük olduğunun bir ifadesidir. Savaşta Dersimlileri
yenemeyeceğini anlayan Türk birlikleri, hileye başvurarak görüşmek için Erzincan'a
çağırırlar. Seyid Rıza’ya Erzincan Valisi’nden isteklerinin kabul edileceği
haberi ulaşır. İki arkadaşı ile birlikte Erzincan yoluna düşen Seyid Rıza,
Fırat nehri üzerindeki köprüden geçtikten sonra köprünün karşı tarafında (Mutu’da)
05 Eylül 1937’de iki arkadaşıyla birlikte tutuklanır. Seyid Rıza ve 71
yurtsever Elazığ'da yargılanır. Mahkeme heyeti 11 kişi hakkında idam kararı
verir ama çok yaşlı oldukları gerekçesiyle 4'ünün cezası 30 yıla indirilir.
Seyid Rıza, Seyid Rıza'nın oğlu Resik Hüseyin, Şeyhan aşireti
reisi Seyid Huşen, Yusufan aşireti reisi Kamer'in oğlu Fındık, Demenan aşireti
reisi Cebrail'in oğlu Hasan, Kureyşan aşiretinden Ulkiye oğlu Hasan, Mirza
Ali'nin oğlu Ali hakkında verilen idam kararları 15 Kasım'da apar topar infaz
edilir. Seyid Rıza ile isyanın önderi konumundaki 11 kişi, 18 Kasım 1937’de
Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda asılırlar. Seyid Rıza’nın cesedi ise sonradan bir
ziyaret yeri olmasını önlemek maksadı ile yakılır, külleri de bilinmeyen bir
yere gömülür.
1938 yılında tekil ayaklanmalarla devam eden direniş tam bir
katliamla sonuçlanır ve yaklaşık 60 bin Dersimli katledilir. On binlercesi
sürgün edilir. Yüzlerce genç kız, kadın, namusunu teslim etmemek için
kendilerini kayalıklardan, Munzur'un suyuna atarlar. Seyit Rıza’nın yeğeni
Rayber, General Alpdoğan'ın talimatıyla, Koçgiri ve Dersim ayaklanmasının
kahraman önderi Alişer ve eşi Zarife'yi alçakça bir oyunla öldürüp, başlarını
keserek bir çuval içerisinde General Alpdoğan'a teslim eder. Seyid Rıza
ailesinin çoğu 1938 Dersim isyanında öldürülür.
Beni asmaya mı geldin?
Dönemin Emniyet Müdürü olan daha sonra da Adalet Partisi Dışişleri
Bakanlığı yapan İhsan Sabri Çağlayangil Seyid Rıza'nın idamını anılarında şöyle
anlatmaktadır;
"Meydan doluşmuşçasına, boşluğa şöyle seslendi: ‘Evladı
Kerbalayız. Bi hatıyız. Ayıptır, zulümdür, cinayettir’, dedi. Benim tüylerim
diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingene'yi itti. İpi boynuna
geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını yaptı." (Anılarım,
Sayfa, 51-52)
Ceza İnfaz Kanunu her asılanın ayrı bir yerde asılmasını,
asılanların birbirini görmemesini emrediyordu. Bu şartı da yerine getirmeye
çalıştık. Her meydana dört sehpa kurduk. Vali bir de Çingene cellât buldu. Gece
24.00 de hapishaneye gittik. Farlarla çevreyi aydınlattık. Mahkemenin 72 sanığı
var. Sanıkları aldık, mahkemeye götürdük, Çingene de geldi adam başına on lira
istedi peki dedik. Sanıklar Türkçe bilmiyor. Mahkeme kararı açıklandı. Yedi
kişi ölüm cezasına çarpıştırılmış, sanıklardan bazıları beraat etmiş, bazıları
da çeşitli hapis cezaları almıştı. Kararlar okununca hâkim ilamda idam lafını
kullanmadığı, ölüm cezasına çarptırılmaktan bahsettiği için bunlar verilen
hükmü iyi anlamadılar. “İdam Tünne” diye bir velvele koptu. Biz Seyit Rıza’yı
aldık. Otomobilde benimle polis Müdürü İbrahim’in arasına oturdu. Jeep jandarma
karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu
anladı:
- Asacaksınız, dedi ve bana döndü:
- Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?
Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüzyüze geliyorum,
bana güldü. Savcı namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi.
Son sözünü sorduk.
- Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz, dedi.
Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu. Ben
Fındık Hafız asılırken, Seyit Rıza görmesin diye pencerenin önünde durdum.
Fındık Hafız’ın idamı bitti, Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu
etrafta kimseler yoktu ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve
boşluğa hitap etti:
- Evladı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir,
dedi.
Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü.
Çingene’yi itti, ipi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu,
infazını gerçekleştirdi. Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli
olan bir insanın bu mukadder akıbetine acımak zor ama ihtiyarın bu cesaretini
takdir etmekten kendimi alamadım.
Asabım çok bozuldu. Emniyet Müdürüne;
Ben üşüdüm, otele gidiyorum, dedim.
Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim,
Bu bana dert oldu.
Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim,
Bu da size dert olsun.
Seyit Rıza
Seyit Rıza ile birlikte idam edilenler:
1. Seyit Rıza oğlu Resik Hüseyin
2. Şexanlı Aşiret Reisi Seyd Huşen
3. Yusufan Aşiretinin Reisi Kamer’in oğlu Fındık
4. Demanan Aşiretinin Reisi Cebrail’in oğlu Hasan
5. Kureyşan Aşiretinden Ulkiye oğlu Hasan
6. Mirza Ali’nin oğlu Ali
Seyit Rıza’nın 21 Eylül 1937 de İngiltere’ye Yazdığı Mektup
(Bu mektubun, Nuri Dersimi tarafından yazıldığını söyleyenler de var):
Dışişleri Bakanlığına
Yıllardır, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye
çalışıyor ve bu amaçla halkı eziyor, Kürtçe yayınları ve gazeteleri yasaklıyor,
anadilini konuşan insanlara işkence ediyor ve sistematik olarak insanları
Kürdistan’ın bereketli topraklarından söküp, Anadolu’nun çorak bölgelerine göçe
zorluyor ve birçoğu oralarda telef oluyor.
Türk Hükümeti son olarak, hükümetle yapılan
anlaşma gereği, bu işkencelerin dışında tutulan Dersim’e de girmeye çalıştı.
Bu olay karşısında Kürtler, uzak sürgün yollarında yok olmaktansa,
1930′da Ağrı Dağında, Zilan vadisinde ve Beyazıt’ta yaptıkları gibi,
kendilerini savunmak üzere silaha sarıldılar. Üç aydan beri ülkemi, acımasız
bir savaş kırıp geçiriyor.
Savaş araçları bakımından eşitsizliğe rağmen ve bombardıman uçaklarının
yangın bombaları, zehirli gaz bombaları atmalarına rağmen, ben ve arkadaşlarım
Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direncimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombalıyor, ateşe
veriyor, savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor ve böylelikle Türk Hükümeti,
başarısızlığının intikamını tüm Kürdistan’da işkence yaparak almak istiyor.
Hapisler, ağzına kadar masum Kürtlerle doludur. Aydınlar kurşuna
diziliyor, asılıyor veya Türkiye’nin ücra köşelerine sürgüne gönderiliyor.
Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür,
kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor;
benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son
vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlakî etkisinden yararlandırmanızı
diliyorum.
En derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.
Seyit Rıza
Dersim Başkomutanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.